Belediye tacir sayılır mı ?

Coinci

Global Mod
Global Mod
Belediye Tacir Sayılır mı? Sosyal Adaletin, Cinsiyetin ve Ekonomik Ahlâkın Kesişiminde Bir Tartışma

Merhaba arkadaşlar,

Bu başlığı açarken sadece hukuki bir kavramı değil, aynı zamanda toplumun adalet, eşitlik ve sorumluluk duygusunu tartışmaya açmak istedim. “Belediye tacir sayılır mı?” sorusu ilk bakışta teknik bir hukuk sorusu gibi durabilir. Ancak biraz kazıyınca, işin içinde toplumsal cinsiyet rolleri, ekonomik güç dengeleri ve kamusal adaletin sınırları da ortaya çıkıyor.

Bu yazıda, meseleyi hem hukuki çerçevede, hem toplumsal cinsiyet perspektifinden, hem de etik–sosyal adalet merceğinden ele alacağım. Hedefim, sadece “cevap” vermek değil; hepimizi biraz düşünmeye, sorgulamaya davet etmek.

---

Hukuki Temel: Tacir Nedir, Belediye Nerede Durur?

Türk Ticaret Kanunu’na göre “tacir”, bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişidir.

Yani tacir olmanın temelinde kâr amacı ve süreklilik yatar.

Peki belediyeler bu tanıma girer mi?

Cevap, teknik olarak hayır.

Belediyeler birer kamu tüzel kişisidir; ticari değil, kamusal hizmet üretirler.

Yollar yapar, su sağlar, temizlik ve çevre hizmeti sunar — bunların hiçbiri kâr amacıyla yapılmaz. Dolayısıyla belediye, klasik anlamda tacir değildir. Ancak bazı belediyeler iktisadi işletmeler veya belediye şirketleri aracılığıyla ticari faaliyet yürütür. İşte burada sınırlar bulanıklaşır.

Bir belediye, örneğin otopark işletmesi kurduğunda, artık kamusal değil ekonomik bir aktör gibi davranır.

Bu durumda “tacir sıfatı”, doğrudan belediyeye değil, kurduğu şirket veya iştirakine geçer.

Yani hukuken belediye “tacir değildir”, ama tacir gibi davranan yapılar oluşturabilir.

---

Ancak Hukuk Yeterli mi? Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış

Burada durup bir adım geri çekilelim.

Belediyelerin ekonomik faaliyetleri bazen kamusal faydayı artırmak için yapılırken, bazen piyasa aktörü gibi davranmaları adalet duygusunu zedeleyebiliyor.

Bir örnek düşünelim:

Bir belediye, şehirdeki otoparkları işletmek için özel şirket kuruyor. Bu şirket yüksek ücretler alıyor, rekabeti sınırlıyor. Halk için kamusal olması gereken bir hizmet, bir anda piyasa ilişkisine dönüşüyor.

İşte burada şu soruyu sormak gerekiyor:

Bir kamu kurumu piyasa mantığıyla hareket ettiğinde, hâlâ toplumsal adaletin temsilcisi olabilir mi?

Bu soru sadece ekonomik değil; etik bir mesele. Çünkü sosyal adalet, sadece eşitlik değil, fırsatlara adil erişim anlamına gelir. Eğer belediye de “tacir gibi davranırsa”, halkın değil, “müşterinin” karşısına geçer.

Bu noktada, “vatandaş” ile “tüketici” arasındaki fark silinir.

Toplumun kırılgan kesimleri — özellikle kadınlar, düşük gelirli bireyler, engelliler — bu dönüşümden en fazla etkilenenler olur.

---

Kadınların Perspektifi: Empati, Katılım ve Sosyal Denge

Kadınların kamusal alandaki varlığı hâlâ çoğu yerde sınırlı. Belediyeler, kadınların hayatında doğrudan etkili: kreşler, ulaşım, parklar, sosyal yardımlar...

Bu yüzden, belediyenin “tacir” gibi davranması, kadınların yaşam koşullarını doğrudan etkiler.

Örneğin, belediyeye bağlı kadın dayanışma merkezleri ücretli hale geldiğinde, dar gelirli kadınlar bu hizmete erişemez.

Bir kadın için belediye, yalnızca “hizmet sağlayıcı” değil, dayanışma ve güven mekânıdır.

Dolayısıyla kadınların perspektifinden bakınca belediye, ticari bir kurum değil, sosyal adaletin kalbi olmalıdır.

Bu bakış açısı, “tacir mi, değil mi?” sorusundan öte bir şeye odaklanır:

Hizmetin insanî yüzü.

Kadınların empati odaklı yaklaşımı, belediyelerin sosyal sorumluluğunu yeniden hatırlatır.

Bir hizmetin fiyatını değil, ulaşılabilirliğini ve etkisini sorgular.

---

Erkeklerin Perspektifi: Strateji, Yönetim ve Verimlilik Odaklı Yaklaşım

Erkeklerin bakış açısı genellikle sistematik, analitik ve çözüm odaklı olur.

“Belediye tacir sayılır mı?” sorusu bu lensle ele alındığında, mesele daha çok yönetimsel verimlilik, kaynak kullanımı ve yasal çerçeve üzerine kurulur.

Yani: “Belediye hizmet üretirken maliyetini karşılamak zorunda değil mi?”

Bu bakışın değeri büyüktür; çünkü kamu kaynaklarının israf edilmemesi, adaletin teknik zemini sayılır.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta şu:

Verimlilik, sosyal dengeyle birlikte düşünülmelidir.

Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı, kadınların empati merkezli duyarlılığıyla birleştiğinde, sosyal adalet ve etkin yönetim arasında denge kurulabilir.

Bir belediye hem akıllıca yönetilen bir ekonomik aktör, hem de adil bir kamusal alan sağlayıcısı olabilir.

Yeter ki “tacirlik” tanımını sadece kârla değil, toplumsal faydayla ölçelim.

---

Çeşitlilik, Eşitlik ve Belediyecilik

Belediyeler, toplumun mikrokozmosudur; her mahalle, her cinsiyet, her kimlik orada bir yer bulur.

Bu yüzden belediye sadece yol, su, çöp değil — temsiliyetin ve eşitliğin aynasıdır.

Kadın belediye başkanlarının ya da LGBTİ+ dostu yerel yönetimlerin deneyimleri bize şunu gösteriyor:

Bir belediye, ticari davranış biçiminden sıyrılıp katılımcı bir yönetişim modeli benimsediğinde, sosyal adalet güçleniyor.

Yani mesele, belediyenin tacir olup olmaması değil; hangi değerleri merkeze aldığıdır.

Düşünün:

Bir belediye, engelli bireyler için ücretsiz ulaşım hizmeti sağladığında “zarar” mı eder, yoksa toplumsal güven mi üretir?

Bir kreş hizmeti kâr getirmediğinde “ticari başarısızlık” mıdır, yoksa toplumsal yatırım mı?

---

Geleceğe Bakış: Belediyeler Ekonomik Aktör mü, Adalet Mekanizması mı?

Geleceğin belediyeleri, sadece altyapı değil, değer üretimiyle ölçülecek.

İklim adaleti, toplumsal cinsiyet eşitliği, yerel ekonomi, göç politikaları… Bunlar artık belediyeciliğin “yan başlıkları” değil, özüdür.

Bu bağlamda belediyeler, klasik “tacir” anlayışını aşarak etik ve ekolojik ekonominin öncüsü olabilir.

Bir belediye yenilenebilir enerji üretip fazlasını halka ucuza sunuyorsa, bu kâr amacı mı, yoksa kamusal fayda mı?

Belki de geleceğin sorusu “belediye tacir midir?” değil;

“Belediye hangi adalet anlayışının taciridir?” olmalı.

---

Peki Siz Ne Düşünüyorsunuz?

- Sizce belediye, ekonomik verimlilik adına ticari mantıkla mı hareket etmeli, yoksa tamamen kamusal faydayı mı esas almalı?

- Belediyelerin gelir elde etmesi, sosyal adaletle çelişir mi?

- Kadınların empati merkezli, erkeklerin çözüm merkezli yaklaşımları birleşse; sizce daha adil bir yerel yönetim modeli doğar mı?

- “Kâr” kavramını toplumsal fayda üzerinden yeniden tanımlamak mümkün mü?

Hadi gelin, bu başlıkta tartışalım. Çünkü belki de “belediye tacir sayılır mı?” sorusu, aslında şunu sormaktır:

Biz, adaletin ekonomisini nasıl tanımlıyoruz?